11 Şubat 2017 Cumartesi

Umut Var mı?

   Ben aslında hiçbir şey bilmiyorum, bildiğim tek şey hiçbir şeye tek pencereden bakmamak gerektiği. Bu nedenle inançlar da dahil hiçbir şeyde katı değilim. Pencerelerinizi çoğalttığınız da aslında umudu da çoğaltıyorsunuz. Hemen size en karanlık örneklerden birisini vereyim, ve aslında birçok sorunun da cevabnı vermiş olayım okuduğunuz blog ile alakalı.

İnsanlığın Gelecek Umudu

   Tarihe şöyle bir baktığımız da, ne kıyımlar ve vahşetler görüyoruz. Bir birini yok etmeye adamış halklar ve asla tahammülleri yok... Diğer taraftan ise kendisini insanlığa adamış olanlar, belki daha azlar ama daha etkililer. Asla kendinizi bu iki tarafın sadece birinde görmeyin! Ben artık mutlu sona çok yakın olduğumuza inanıyorum. Bütün bu yaşananların da, o mutlu sonun hazırlığı ve temizliği olduğuna inanıyorum. İleride sahip olacağımız bir gücü, ego ve karanlık tarafımızın kontrol etmemesi için ehlileştirildiğimize inanıyorum. 

Neden mi buna inanıyorum?

Çünkü, baktığım pencerelerin çoğunda vardığım sonuç bu. Hemen size kısa kısa birkaç pencereden ne gördüğümü yazayım.


Lütfen Okumaya Buradan Başlayın Daha Anlaşılır Olması İçin, Sırayla Devam Edin.

Kaynak: http://deeyorum.blogspot.com/2015/07/ardnda-ki-bosluk.html

Lütfen Okumaya Buradan BaşlayınDaha Anlaşılır Olması İçin, Sırayla Devam Edin.


Pencere 1: İnsanın gelişimi olarak bakıyorum ve evrenin yaşıyla kıyaslandığında daha anne karnından dün çıkmış bebek gibi olduğumuzu biliyorum. Hatta o bebek Dünya değil, bizim galaksimiz. Dünya ie Güneşin yanında bir bebek ve İnsanlık... Şimdi, Evrende olası diğer yaşamların yanında ne kadar gerideyiz? Evet bu zaten bilinen birşey, doğru ama penceremizin henüz kilidini açtık. Şimdi bakalı pencere açılınca neler görünecek?
İnsanlığın ilk adımını atmaya başladığı zamandan bugüne kadar geçen zaman, olası diğer yaşamlar içinde bizim gelişim hızımızı gösteriyor. Daha şimdiden Yönetim Sistemlerine, Bilime, İlime, Sanata, İnançlara vs. sahibiz. Şimdiden evreni keşfetmeye başladık, şimdiden yok etmeyi de öğrendik ama. Biz yok etmekten vaz geçmeden, bir sonraki zıplamayı yapamayacağımıza inanıyorum. Zira bir sonraki adımda, çok büyük bir gücün ilk adımını atmış olacağız. O gücü, doğru kullanmamız için, önce kendi içimizde barışı öğrenmemiz, daha doğrusu hak etmemiz gerek. Bugüne kadar geçen süreçte, insanlık gücün doğru kullanımını ve asıl amacını öğreniyor. Sürekli olarak, kaosların çıkmasının sebebi de yine bu. Önümüzde son büyük bir güç savaşı olacak. Hangimiz görür ve hangimiz kurtulur bilemem ama İnsanlık Gücüne Yaklaştı.

Pencere 2: İnançlar, insanlığın yolunu ciddi şekilde belirlemiştir. İnançlar dediğimiz şey sadece Din değil, tüm batıl inançlar da dahil herşey. Geçmiş zamanlarda birçok topluluk, kendilerine birilerinin geldiğini ve birşeyler öğrettiğini söyler. Onlar neden yine biz olmayalım? Mesela, birçok inanışta uçan varlıklar, herşeyi duyan ve gören varlıklar vardır. Hatta bazı inanışlarda bunlara isimler bile verilir. Kimi Cin der, kimi Demon ama hepsinin ortak özelliği bedene ihtiyaç duymamaları. Bir de, UFO lar vardır, onlar ise tam aksine bedenlidir. Ama peki ya hepsi sadece İNSAN ise?
İnsanlık belli bir güce ulaştığın da, şuan mecbur olduğu bedene ihtiyaç duymayacak. O gün artık, bugün yapamadığı çok şeyi daha kolay yapacak. Zamanlar arası yolculuk ve Işınlanma da bunlara dahil. Geçmiş de, görüldüğü iddia edilen o varlıklar aslında bizim yakın ama onların uzak geleceğiydi. Bizim yakın, onların uzak geleceği ayrıntısı önemli. Zira bugün gelecekten gelecek birisini insan kabul etmek mümkün, ama bundan 3000 sene öncesi için o kadar kolay olmayacaktır. O gün için onlara herşeyi veremeyeceği için ve izah da edemeyeceği için bunu farklı yollar ve teknikler kullanarak yaptılar. Aslında bizim barışlarımızı da, savaşlarımızı da yine biz yönettik. Dinleri ve bütün inanışları biz kurduk. Tek amacımız, bulunduğumuz kapının ardına geçmek. Ancak hala içimizde o kapıyı, içimizde beslediğimiz egoyla ve karanlık tarafımızla açmak isteyenler var.
''Geçmiş de insanlar ''Uçan Evliya'' gördüklerini iddia ederler. Bu Evliyalar, bir asa veya minder ile uçarmış, doğruluğuna kesinlikle inanıyorum. ''

Tevrat da: “İbrahim günün sıcak saatlerinde Mamre meşeliğindeki çadırının önünde otururken, RAB kendisine göründü. İbrahim karşısında üç adamın durduğunu gördü. Onları görür görmez karşılamaya koştu. Yere kapanarak birine, “Ey efendim, eğer gözünde lütuf bulduysam, lütfen kulunun yanından ayrılma” dedi, “Biraz su getirteyim, ayaklarınızı yıkayın. Şu ağacın altında dinlenin. Madem kulunuza konuk geldiniz, bırakın size yiyecek bir şeyler getireyim. Biraz dinlendikten sonra yolunuza devam edersiniz.” Adamlar, “Peki, dediğin gibi olsun” dediler. İbrahim hemen çadıra, Sara’nın yanına gitti. Ona, “Hemen üç sea ince un al, yoğurup pide yap” dedi. Ardından sığırlara koştu. Körpe ve besili bir buzağı seçip uşağına verdi. Uşak buzağıyı hemen hazırladı.İbrahim hazırlanan buzağıyı yoğurt ve sütle birlikte götürüp konuklarının önüne koydu. Onlar yerken, o da yanlarında, ağacın altında bekledi.

Kur-an da:Andolsun ki elçilerimiz, İbrahim’e müjde getirdiler ve: “Selam ” dediler. O da: “selam” dedi ve hemen kızartılmış bir buzağı getirdi…Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içine bir korku düştü. Dediler ki: Korkma! Lût kavmine gönderildik…
Elçilerimiz Lût’a gelince, (Lût) onların yüzünden üzüldü ve onlardan dolayı içi daraldı da “Bu, çetin bir gündür” dedi.”
Daha sayısız örnekle çoğaltırız burayı, batıl inanışlarda da var bunların çok örneği. Hatta masallarda ve destanlarda, mitolojilerde ve bazı Parapsikolojık Kitaplarda. Bunların hepsinde gördükleriniz aslında biziz. 

Şuan da uçmuyor muyuz? Kıtalar arası hatta gezegenler arası yolculuklar yapıyoruz. Görüntü ve ses transferleri yapıyoruz, tedavi ediyoruz yani bundan 5000 sene önce yaşayan birisine göre biz Tanrıyız.

Pencere 3: Sahip olduğumuz teknoloji bizim bilim de dahil her alanda ilerlememizi sağlıyor. Teknolojimiz sürekli kendisini yeniliyor, yani bir sitem yine aynı kalıbı kullanarak sürekli daha kullanılabilir haline evriliyor. Daha çok soruya ve soruna cevap vermek için de asla durmuyor. Ama peki neden sadece aynı kalıp kullanılıyor? Teknoloji neden yerini bir sonraki adıma bırakmıyor? Gibi sorular açıyor bu pencereyi. Şuan sahip olduğumuz ne varsa, hepsi de yine sahip olduğumuz veya daha doğrusu farkında olduğumuz ve hatta manipüle edebildiğimiz elementler sayesinde. Mesela, Demir olmasaydı biz Uzaya nasıl çıkardık? Nasıl uçardık? Nasıl haberleşirdik bu kadar kolay? vs vs... (Demir olmasaydı Dünya Ölü bşr Gezegen olurdu ve Biz zaten hiç olmazdık) Şimdi yapılması gereken, Bize diğer adımı atlatacak ve bu bedenden kurtulmamıza yardım edecek element(ler)i bulmak gerekiyor.

Kur-an: ''And olsun ki, Davud'a kendi katımızdan bir üstünlük verdik; «Ey dağlar ve kuşlar, Onunla beraber tesbihte bulunup sesinizi çıkarın!» dedik ve ona demiri yumuşattık. 'Geniş zırhlar yap, dokumasını sağlam tut' diye ona demiri yumuşak kıldık. Yararlı iş işleyin; doğrusu Ben yaptıklarınızı görenim.)''

Şimdi bu Ayet daha anlaşılır değil mi?

Pencere 4: Keşfetme merakımız ve herşeyi çıkarımıza kullanmamız, aslında bize çok şey kazandırdı. Yani Egomuz ve Kötü taraflarımız, yine bizim bugün sahip olduklarımıza sebep oldu. İhtiyacımız olmayan ya da henuz ihtiyacını fark etmediğimiz şeyleri hayatımıza almadık. ihtiyaçlarımızı keşfettikce de çözümlerini de bulduk. Çoğu zaman bulduğumuz şeyi, doğal halinin çok ötesinde bir güçle kullandık. Mesela. Ateşi ilk keşfettiğimiz de belki yaklaşmaya korktuk ama şuan sahip olduğumuz herşeyi ona borçluyuz. O olmasaydı ne Sanaii gelişirdi ne de İnsanlık belki de. Şimdi biz bugün ateşi dahi bu kadar büyük bir verimlilikle kullanıyorsak. 1000 yıl sonra sahip olacağımız ve şuan hayal dahi edemeyeceğimiz o enerjiyi ve gücü nasıl kullanacağız? Bu inanılmaz bir güç ve kesinlikle doğru ellerde olması lazım!

Devam Edecek...

Ayrıca artık beni BURADAN da takip edebilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder